Sosyal Medya

Güncel

Fas’taki protestolar neden yeni bir Arap Baharı başlatamadı?

Fas’ta geçen ay gerçekleşen protesto hareketleri başlangıcı ve gelişmesi yönüyle 2011’de Tunus’ta yaşananları andırsa da sonuç aynı olmadı. Peki Fas neden ikinci bir Tunus olamadı? Bunun temelde iki sebebi var: ülkedeki mevcut monarşi rejimi ve bu rejimin liderlerinin halktan gelen meydan okumalara karşı nasıl tepki vereceklerini öğrenmiş olmaları.



Fas’ın el-Huseyme kentinde 28 Ekim Cuma günü bir balıkçının çöp kamyonu presinde ezilerek öldürülmesi ülke genelinde büyük protesto gösterilerinin baÅŸlamasına neden oldu. Olayın geliÅŸimi 2010’da Tunus’ta seyyar satıcı Muhammed Buazizi’nin ölümü sonrası baÅŸlayan ve ülkede siyasal rejimi deÄŸiÅŸtiren devrim hareketlerine benzediÄŸi için, Fas’ta da benzer sonuçların gerçekleÅŸebileceÄŸi yönünde beklentiler oluÅŸmuÅŸtu. Ancak, olayın üzerinden üç hafta geçmiÅŸ olmasına raÄŸmen protestolar beklenen sonuçları doÄŸurmadı. Peki öyleyse Fas neden ikinci bir Tunus olamadı? Bunun temelde iki sebebi var: ülkede mevcut olan monarÅŸi rejimi ve son yıllarda gerçekleÅŸen otoriter öğrenme.
 
Åžehirden gelen bilgiler ve polis raporlarına göre olay, Faslı balıkçı Muhsin Fikri’nin satmaya hazırlandığı yaklaşık 500 kiloluk kılıçbalığına polis tarafından el konulmasıyla baÅŸladı. Ä°tlaf için balıkların bir çöp kamyonuna yüklenmesinin ardından Fikri ve arkadaÅŸları kamyonun üzerine çıkarak ürünlerini kurtarmaya çalıştılar. Bu sırada çöp kamyonunun presinin çalıştırılması sonucu, arkadaÅŸlarının aksine kamyondan zamanında atlamayı baÅŸaramayan Fikri ezilerek can verdi. Olayın gerçekleÅŸtiÄŸi el-Huseyme’de baÅŸlayan ve sonrasında ülkedeki anayasal monarÅŸi düzenini hedef alan protestolar siyasal rejimden adalet ve deÄŸiÅŸim talebiyle kısa sürede Rabat, Fez, MarakeÅŸ, Kazablanka gibi büyük ÅŸehirlere yayıldı. Fas’ta Arap Baharı sürecinde de büyük protestolar olmuÅŸ ancak bu protestolar zaman içerisinde gücünü yitirerek sona ermiÅŸti. O zamandan beri gerçekleÅŸen bu ilk büyük protesto hareketinin sonucu da selefinden farklı olmadı.
 
Dünya Bankası verilerine göre Fas, Yemen’den sonra bölgedeki en düşük ikinci kiÅŸi başına düşen gelire sahip ve gençlerde iÅŸsizlik oranı yüzde 20’nin üzerinde. Ayrıca yolsuzluk halk tarafından kabul edilen bir gerçeklik durumunda.
Esasında Fas geliÅŸen ekonomisi ve uluslararası düzeyde artan rolüyle Kuzey Afrika’nın son yıllarda yükselen yıldızı olarak kabul edilmeye baÅŸlandı. Ãœlkenin genç nüfusu, dışa açılması, siyasal reformlar, turizm yatırımları ve sanayileÅŸmenin sonucunda Fas’a olan ilgi arttı. Tüm bunlara raÄŸmen ülkenin sistemik problemleri varlığını sürdürüyor. Dünya Bankası verilerine göre Fas, Yemen’den sonra bölgedeki en düşük ikinci kiÅŸi başına düşen gelire sahip ve gençlerde iÅŸsizlik oranı yüzde 20’nin üzerinde. Ayrıca yolsuzluk halk tarafından kabul edilen bir gerçeklik durumunda. Arap Barometresi tarafından 2013’te yapılan kamuoyu yoklamalarına göre, katılımcıların yüzde 82’si ülkede yaygın yolsuzluk olduÄŸunu belirtirken, yüzde 61’i ülke ekonomisinin kötü olduÄŸunu düşünüyordu. Aynı çalışmaya göre katılımcıların yarıdan fazlası ekonominin gelecek 5 yıl içerisinde daha iyiye gideceÄŸine inanıyordu ancak geride kalan 3 yılda ekonominin aynı ÅŸekilde seyretmesi insanların hoÅŸnutsuzluÄŸunun artmasının muhtemel bir sebebidir. Mevcut ekonomik durumun yanı sıra siyasal iradenin ciddi bir deÄŸiÅŸim getiremiyor olması da göz önüne alınınca, Fas’ta uzun sürebilecek protesto hareketleri için uygun bir zemin olduÄŸunu düşünmek mümkün idi.
 
MonarÅŸi etkisi
 
Tüm bunlara raÄŸmen Fas tecrübesinin Tunus tecrübesinden farklı sonuçlanmasının ilk sebebi, devletin siyasal yapısının monarÅŸi olmasıdır. Arap Baharı sürecinde bölgenin tamamında irili ufaklı protestolar olmakla beraber, protestoların devrim hareketlerine dönüştüğü Tunus, Mısır, Libya, Yemen ve Suriye’nin hiç birinde monarÅŸik bir rejim yoktu.
 
MonarÅŸilerin sahip olduÄŸu iki özellik bu rejimleri protesto hareketlerine karşı daha dirençli hale getiriyor. Bu özelliklerin ilki, söz konusu rejimlerin sahip oldukları meÅŸruiyettir. Her ne kadar 21. yüzyılda monarÅŸiler artık dünyadaki temel siyasal rejimlerin başında gelmese de bu rejimlerin tarihten gelen ve Max Weber’in geleneksel meÅŸruiyet olarak tanımladığı önemli bir meÅŸruiyeti vardır. Buna göre Orta DoÄŸu ve Kuzey Afrika’da liderliÄŸe yalnızca güç kullanarak yükselmiÅŸ sivil/askeri bir liderin meÅŸruiyeti daha çok tartışılabiliyorken, sultanların ve kralların neseplerinden ve tarihlerinden gelen meÅŸruiyetleri onları halkın meydan okumalarına karşı daha çok koruyabiliyor. Bu meÅŸruiyetten dolayı ya halk daha küçük kapsamda protestolar yapıyor ya da rejim monarÅŸinin meÅŸruiyetini kullanarak protestoları daha çok kontrol altında tutabiliyor.
 
MonarÅŸileri halktan gelen meydan okumalara karşı koruyan ikinci özelliÄŸi, sahip oldukları esnekliktir. Özellikle Fas ve Ãœrdün gibi asıl idarenin kralın elinde, basit ve sembolik idarenin ise kraliyet ailesinden olmayan sivil bir hükümetin elinde olduÄŸu ikili idare sistemlerinde, krallar kontrolleri altında sivil bir idare olmasının saÄŸladığı esneklik avantajını kullanabilir ve ihtiyaç halinde sivil idarede deÄŸiÅŸikliÄŸe giderek kendi konumlarına zarar vermeden taleplere kısmen cevap verebilirler. ÖrneÄŸin, Arap Baharı sürecinde Ãœrdün’de Kral Abdullah protestolara cevaben hükümeti istifaya davet etmiÅŸ ve siyasal reformlar yapmışken, Fas’ta Kral Muhammed Adalet ve Kalkınma Partisi’nin seçimlerde yarışıp baÅŸarılı olarak hükümet kurmasına müsaade etmiÅŸti. Sistemi topyekün deÄŸiÅŸtirmekten uzak kalan bu kısmi deÄŸiÅŸiklikler protesto hareketlerini görece dindirmiÅŸ ve radikal siyasal deÄŸiÅŸimlerin önüne geçmiÅŸti.
 
Fas’taki mevcut protestolarda monarÅŸinin bu iki özeliÄŸinin saÄŸladığı avantaj bir kez daha müşahede edilebildi. Her ne kadar protestolar bir aÅŸamada rejime yönelse de Kral Muhammed’in sahip olduÄŸu meÅŸruiyet, tepkilerin bizzat hedefi olmasının kısmen önüne geçti. Ayrıca, protestolar devam ederken, birçok kiÅŸi bu protestoların sonucunda deÄŸiÅŸimin krallığın kendisinde deÄŸil, kısa bir süre önce genel seçimleri kazanan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kurmakta olduÄŸu hükümette gerçekleÅŸebileceÄŸini fark etti. Zira bu süre içerisinde kral, deyim yerindeyse, gerektiÄŸinde sivil hükümeti ön plana atmak üzere hazırda bekliyordu.
 
Otoriter öğrenme
 
Fas’ta gerçekleÅŸen protestoların beklenen sonuçlara ulaÅŸamamasının bir baÅŸka sebebi ise otoriter öğrenme, yani diktatörlük, krallık gibi otoriter siyasal rejimlerdeki liderlerin halktan gelen meydan okumalara karşı nasıl tepki vereceklerini öğrenmiÅŸ olmalarıdır.
 
Fas’ta gerçekleÅŸen protestoların beklenen sonuçlara ulaÅŸamamasının bir baÅŸka sebebi ise otoriter öğrenme, yani diktatörlük, krallık gibi otoriter siyasal rejimlerdeki liderlerin halktan gelen meydan okumalara karşı nasıl tepki vereceklerini öğrenmiÅŸ olmalarıdır.
Arap Baharı, hiç kimsenin beklemediÄŸi bir zamanda, halkları olduÄŸu kadar diktatörleri de ÅŸaÅŸkın bırakan bir ÅŸekilde baÅŸlamıştı. Bu sebeple dönemin Tunus CumhurbaÅŸkanı Bin Ali hiç direnç gösteremeden ülkeden kaçarken, Mübarek, Kaddafi ve Salih’in silahlı ve silahsız direniÅŸleri yeterince kuvvetli ve organize olamamıştı. Ancak Arap Baharı’nın bundan sonraki sürecinde liderler ya ÅŸiddet kullanarak ya da reformlar yoluyla nasıl görevde kalabileceklerini öğrendiler. Suriye ve Bahreyn’de siyasal rejim deÄŸiÅŸiminin önüne ÅŸiddet göstererek geçilirken, Ãœrdün, Fas, Cezayir ve Suudi Arabistan gibi yerlerde gerçekleÅŸtirilen sınırlı reformlar gösterilerin devam etmesini engellemeyi baÅŸardı.
 
Fas’ta hükümetin ve güvenlik aygıtının protesto hareketlerine karşı tavrı da geçmiÅŸ tecrübeler sonucunda otoriter öğrenmenin gerçekleÅŸmiÅŸ olduÄŸunu bir kez daha ortaya koydu. Protestolar sırasında Kral Muhammed ve hükümet yetkilileri oldukça stratejik davrandılar. Eskiden benzer protestolar yaÅŸandığında, olayların sorumlusu olan polis ve yerel yetkililer korunuyorken, bu sefer sorumlular adaletin karşısına çıkarıldı ve olayda sorumluluÄŸu bulunan sekiz kiÅŸi tutuklandı. Ayrıca, hükümet protestoları bastırıp tepkileri daha da alevlendirmek yerine kontrollü olarak protestoların gerçekleÅŸmesine izin verdi. Muhalefet partilerinin protestolara destek çaÄŸrısına da izin verilirken hem krallık hem de hükümet olaydan duydukları üzüntüyle beraber yalnızca sükunet çaÄŸrısında bulundu. Yetkililerin bu stratejik tavrı ve protestoların öncül talebi olan sorumluların mahkemeye çıkarılması talebinin karşılaması, olayların yeni bir devrime dönüşmemesinde önemli rol oynadı.
 
Nihayetinde Fas’ta geçtiÄŸimiz haftalarda gerçekleÅŸen protesto hareketleri baÅŸlangıcı ve geliÅŸmesi yönüyle 2011’de Tunus’ta gerçekleÅŸen olaylara benzese de zamanlaması ve gerçekleÅŸtiÄŸi ÅŸartlar dolayısıyla benzer sonuçlar doÄŸurmadı. Zira Fas’taki monarÅŸik düzen sayesinde Kral Muhammed, Tunus’ta Bin Ali’nin sahip olmadığı ve toplumun gözünde kendisini koruyan bir meÅŸruiyete sahip durumda ve tehdit altında olduÄŸu takdirde siyasal rejimi deÄŸiÅŸtirmeden halktan gelen talepleri karşılayabilme esnekliÄŸini kullanabiliyor. Ayrıca, bugün Arap liderleri tabandan gelen tepkilere nasıl karşılık vereceklerini 2011’de olduÄŸundan daha iyi biliyorlar. Safi güç kullanıp gösterileri bastırarak tepkileri daha da alevlendirmek yerine bazı stratejik uygulamalarla eylemleri dindirme yoluna gidebiliyorlar.
 
Son olarak söylenebilir ki Fas’taki bu olaylar protestoların artık Arap dünyasının meydanlarında eskiye göre daha rahat gerçekleÅŸebileceÄŸine bir iÅŸaret olmuÅŸtur. Ancak aynı zamanda, özellikle de otoriter öğrenme gerçekleÅŸmiÅŸ olduÄŸu için, devrim yapmanın 2011-12 yıllarında olduÄŸu kadar kolay olmayacağını da bizlere göstermiÅŸtir.
 
Tahir Kılavuz, University of Notre Dame’da Siyaset Bilimi alanında doktora adayı ve araÅŸtırma görevlisi.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.